Hayatı
Asıl adı Ahmet olan Osmanzâde Taib, İstanbul’da doğmuştur. Şairin doğum tarihi bilinmemektedir. Süleymaniye ruznamecisi Osman Efendi’nin oğludur. İyi bir medrese eğitimi almış, müderrislik, kadılık görevlerinde bulunmuştur. Damat İbrahim Paşa tarafından himaye edilmiş, saygın bir isimdir. 1724 yılında Mısır’da kadılık yaparken söylediği bir hiciv nedeniyle Mısır valisi tarafından zehirletilerek öldürülmüştür.
Edebi Kişiliği
- Osmanzâde Taib, 18. yüzyıl divan şairlerindendir.
- İlk şiirlerinde Hamdi mahlasını kullanmış, daha sonra Taib mahlasını seçmiştir.
- 18. yüzyılın ilk yarısında reis-i şairân unvanını kazanmıştır.
- Hicivleri ve methiyeleriyle dikkat çekmiştir.
- Dönemin yaşam koşullarını şiirlerine yansıtmıştır.
- Şiir dışında nesir türlerinde de eserler vermiştir.
- Nesirlerinde, mahallileşme cereyanın da etkisiyle, sade bir dil kullanmıştır.
- Divanı yoktur.
Eserleri
Tercüme-i Meşarıku’l Envar
Sahhat-Abad
Ahlak-ı Ahmedi
Hadikatü’l Mülük
Hadikatü’l Vüzera
Telhis-i Mehasinü’l Edeb
Telhisü’n Nesayib
Simarü’l Esmar
Münşeat
Şiirlerinden Örnekler
GAZEL
Gerçi etmez dil metâ-ı razını ifşâyâ meyi
Bir nefes ârâmı yoktur giryeden manend-i seyl.
Baht-ı vajgûn tâli! bigâne âşık nişlesin
Şöyle bî-tâb oydu çeşmi nidügin bilmez Süheyl.
Ah-ı âteş-gûn-ı ruhsârında şöyle tâb
Var Sû işinden dil heman destinde bir nevres tufeyl.
Bir mehin sorma lebinde buldı em kendüyedil
Ser-fütâde kadre erdi âşıkân cümle buleyi.
Şimdi meydanı suhanda esb-i hâmem Tâibâ
Yekke-tazâne saladır bir dem eylerse sahil
HİCVİYE
Çıktı ateş pahasına odun
Satılır dirhem ile “öd” âsâ
Ya kömür? Şöyledir ki tozu dahi
Tutuya oldu göklere hâlâ
Arpa torbası sanır onu gören
Olsa bir gözde arpacık peyda
Şimdi bir yağlı kapı da yok ki
Bulalım açlık derdimize deva
Hasret-i bal’ı hele sorma onun
Kıymeti şekerden dahi bâlâ
Allah Allah! ki sünnet çocuğuna
Yiyecek bal bulunmuyor hayfâ
Kahveyi mezhebine uydurdu
Nohudu kavurup içer zurefâ
Dervişin başında külah görse
Bal kabağı sanıp kapar gurebâ
Sabun anılsa ağzımız köpürür
Köpürmüş develer gibi meselâ
Koltuğunda somun sanıp sevinir
Bir fakir olsa mübtelâ-yı veba
Pahalığa sebep nedir bilemem
Yine her şeyde var, bakılsa rehâ
Her taraftan zahire gelmekte
Dolmuş, gemilerle leb-i derya.
Yolun öğrendi satmanın tüccar
Sorar izler bir kimse yok zirâ
Ham tamahları ile hükkâmın
Muhtekirler belasıdır bu belâ.
Sımsıkı narh’ı koy ki sultanım
Defola şehrin halkından bu galâ
Yakalat nerde muhtekir var ise
Vezirlik sânını eyle i’fâ
İlk yorum yapan olun